Merhaba sevgilim!
Halini sormak değil niyetim, 
Hayalinden bilirim.
Hala eskisi gibi güzelsin. 
Başka baharlar daha mı yaramış ne?
Saçların hala çok siyah.
Bir benim saçlarıma mı kar yağdı? 
Sitemkarlığım tuttu gene.
Neyse!
Sana biraz kendimden bahsetmek istiyorum. 
Havalarda soğudu bu aralar.
Üşüyorum sanırım
Yine eylül edebiyatı yapacak değilim sana.
Rüzgar var,
Ve üstelik Ekim'deyiz
Bu mevsimde soğuk olur buralar .
Çaydan şekerden söz etmeyeceğim.
Tadım tuzum hiç yok.
Eskisi kadar çay içmiyorum zaten.
İçimi ısıtmıyor pek.
En sevdiğim bardağımda kırıldı.
Nedense senden sonra böyle bir adam oldum,
Bütün sevdiklerimi kırmaya başladım.
Çok kırılınca keskinleşiyormuş insan,
Yoksa bu ben değilim.
Ellerimi tutan herkesin, sen diye kanatıyorum avuçlarını.
Neyse havalardandır diyorum.
Bugün epey bir yağmur yağdı.
Dışarı çıkmadım hiç.
Kapalı havalarda daha bir mutsuz oluyorum.
Yoksa yağmuru severim bilirsin.
Gök üstüme çökmezse belki çıkar yürürdüm biraz.
İçimin üşümesini de saymazsak!
Ellerimde üşümüyor henüz,
Sadece Şubat'da biraz üşür
En iyi Annem bilir, ellerimde hala sıcaklığı var.
O zaman çok kar olurdu Şubat'da.
Yine de içim hep bahardı yanında
Babam hep derdi oysa?
Çetin kışların baharı güzel olur diye!
Ömrüme yağan bu kadar yağmurdan sonra?
Bir gökkuşağım olmalı diyorum!
Yoksa bu yalnızlık benim değil!
Herkes mi öldü seninle..?
Neyseki ölenle ölünmüyor
Keşke ölseydin!
Tamda yasını tutabilecek yaştayım
Yer yer aklar düşmüş olsada, sakal hala yakışıyor bana
Ölümüne uzatırdım hiç olmazsa
İyimser hallerim de yok değil.
Her şey olacağına varır diyorlar...
Sen yoksun!
Olmaz öyle, o'nun olacağı bendim diyorum!
Yüzüm düşüyor yokluğuna.
Toparlayamıyorum.
Artık bu duruma pek takmıyorum aslında... Alışıyorum da yokluğuna,
Bunun tasasına da düşme.
Sakın..!
Gitmeyi zor zannederdim.
Hala zan altındayım!
Aşk hakkım haramdır başkasına!
Hangi yürek almış ise;
Ayrılık olsun hakkım ona.
Ayrılık olsun!
Geçen artistin biri bağırıyordu?
Dünya dönüyor diye
Eylül olunca senin oralar sende bana yaz olur mu?
Cevap için acele etme.
Eylül tez gelir.
Bir bakarsın beyaz bir yokluk düşmüş,
O simsiyah saçlarına.
Unutma!
Ekim mutlaka tarayacak seninde saçlarının beyazını


Kenan Vançin


   
           Merhabalar.uzun süredir ara vermiştim bloğuma,kurabiyelerime..burada; elektronik günlüğüm diye sevip sarmaladığım bloğumda vakit geçirmeyi çok özlemişim.kendimi kendim gibi hissettiğim,mutlu,umutlu olduğum yüreğimin yurdu burası..ve ilk kez denediğim baskı kurabiyelerimle karşınızdayım.az önce yapıp süslediğim kurabişlerimi bakalım yarın sabah ikram edeceğim mini mini birler beğenecek mi ?
           Görüşmek üzere....
           Haaa bu arada bloğum tarif sitesi tarzında bir blog gibi değil aslında.şöyle ki daha çok az misafirim var.ve tam randumana oturamadı maalesef :(   ama istediğiniz takdirde (her ne kadar acemice olsa da ) tarif veya herhangi bir bilgi veya her ne ise seve seve mutlulukla paylaşabilirim.
            Sevgi ve hürmetlerimle....























 AŞ VE AŞK'A DAİR...











Güçlü kadınlar vardır, her işlerini kendileri halletmeye çalışan. Anne babaları tarafından böyle yetiştirilen. Onlar kendi paralarını kendileri kazanmak isterler. Evdeki tüm tamirat,tadilat işlerinden anlarlar. Bir erkeğe mecbur kalmadan da hayatlarını devam ettirebilirler. Faturalarını kendileri yatırırlar. Hemen hemen tüm işlerini kendileri yaparlar. Hatta etraflarının yükünü de üstlenirler. Özgürlüğü severler,dik durmayı da,güçlüdürler çünkü…

Aşık olduklarında hissederek yaşarlar. Aşklarına kurallar koymadıkları gibi büyük beklentilere de girmezler. Sevdiklerine problem çıkarmazlar.Bütün gün çalışıp durduktan sonra, akşamları yorgun da olsalar sevgilileri buluşalım dediğinde, hemencecik hazırlanıp sevgililerinin onları evden almalarına gerek kalmadan, o her neredeyse onun olduğu yere giderler.
Çoğu zaman sevgililerinin ya da kocalarının haberi bile olmaz yaşadıkları sıkıntıdan,yansıtmazlar çünkü. Para var mı,işyerinde sıkıntı mı oldu, birine canı mı sıkıldı, hiç bunlarla yormazlar birlikte oldukları erkeği. Çünkü istemezler kimse onlara acısın.
Sonra da bir bakarlar ki, bu kadar dik durmanın ve sorun çıkarmamanın karşılığında gerçekten de kimse onlara acımaz. Bu durum zamanla gelenekselleşir ve acınmama ile sorun çıkarmama hali yaşam tarzına dönüşür. Eskaza dayanamayıp sorunlarını paylaşmaya kalksalar, bu sefer de sorunlu kadın, kaprisli kadın,tahammül edilmez kadın damgasını yerler. Bu yüzden de terk edildiklerinde bile hiç seslerini çıkarmaz bu güçlü kadınlar!
Terk eden erkek de bilir onun ne kadar güçlü olduğunu ve onsuz da yaşayabileceğini, içinde yaşadığı fırtınalardan bihaber.
Sonra bir dosttan, eşten, ya da tanıdıktan duyarlar ki onu terk eden gitmiş erkeğe muhtaç yaşamak zorunda olan biriyle beraber olmaya başlamış.
Erkekler çok severler böyle kadınları. Birinin ona muhtaç olduğunu görmek bir çok duygusunu okşar erkeğin. Onlara kendini erkek gibi hissettirir! Bu zayıf kadınlar erkeklere bağımlıdır.
Mesela fatura filan yatıramazlar,anlamazlar çünkü. Nerden yatırılır onu da bilmezler. Ev ya da yemek alışverişi de yapmazlar, çünkü taşıyamazlar onca torbayı. Hep yorgun olurlar, bütün gün spor salonları, kuaför, o mağaza, bu mağaza gezerler. Akşama yemek yapmaya fırsat bulamazlar. Akşam eşleri eve geldiğinde,bugün nereye yemeğe gidelim,diye sorarlar. En kötü ihtimal dışardan yemek söylerler. Zayıf kadınlar doğurdukları çocuğa bakacak gücü de kendilerinde bulamazlar, pamuklar içinde yaşamaya alışmışlardır bir kere. Kendilerini hep altın tepsi içinde sunarlar. Huysuzluk da ederler, ama bu erkeğin hoşuna gider, çünkü kadın ona muhtaçtır, söylenmeyen güçlü kadının aksine, hiçbirşeyi beğenmedikleri gibi devamlı da mutsuzdurlar. Pek teşekkür etmezler,kıskançlık krizlerini de severler. Kocasının ve sevgilisinin hayatlarını karartırlar. Erkekler bu kadınları asla terk edemezler. Çünkü o güçsüz,kırılgan bir kadındır. Ayrılırsa kurda kuzuya yem olur.Koruyup kollanmalıdır her an o!
Zayıf kadınlar hiç çökmez,buruşmaz ve yıpranmazlar. Ancak işin ilginç yanı her zaman daha değerli olanlar da onlardır. Ve geride kalan güçlü kadınlar tüm bunların nasıl gerçekleşebildiğine sadece bakakalırlar...
AYLİN KOTİL




Senin adın hiçbir zaman "kimliğindeki" gibi kalmadı bende,
Can dedim..
Yâr dedim..
İmtihân dedim..

imtihanımdın..hem de en ağırından..kimi zaman sabr-ettim kimi zaman isyan.allahım affetsin serzenişlerimi.ama hiç kolay olmadı  sınavlarım..sevdam için ,nice hayallerim yerle yeksan oldu..ve niceleri doğmadan öldüler benim için.en güzel günlerimde  umutlarımın katiliyle savaştım.. :'(  hayatımın baharında güzü yaşadım...en büyük mutluluklarımda kanlı gözyaşlarımı akıtanlarla bir sofrada yemek  yedim çoğu zaman...bazen unuttum ! bazen unutmuş gibi yaptım..cenneti de yaşadım cehennemi de...ölümün kıyısında zamanlar geçirdim....her şey bitti sandığımda iki çiçeğimin nefesini çektim bağrıma..can buldum,hayat buldum..kaybettiğim günler gelmeyecek geri.hep geçmişi düşünerek boğuldum.neden neden diyerek yutkundum.ama içimdeki sızı hiç geçmemiş bunu anladım.bu dünyada her şey kolay..ya ahiret..onca kitap okuyorum,onca kur-an,onca meal..ama içim neden soğumuyor.bir şeyler eksik.ahım ne zaman son bulacak.yüreğimin en derinindeki karanlık odanın yangını ne zaman sönecek...
      büyük bir hevesle başladığım dikiş maceralarım   çeşitli yoğunluklarım yüzünden yarıda kalmıştı.hep aklımda olan bir tasarımı sonunda uygulayabildim.çok acemice oldu.ama bana inanılmaz keyif verdi.




GEL






Olur da olamazsam buralarda
Yanağındaki küçük çukura saklanmak istiyorum,
Uyumak..
Yüzyıllarca uyumak..
İlla isim konulacaksa 
Ben masal değil hayat demekten yanayım
Bu yolları yan yana yürümekten yanayım..
Erguvanlar açmaya başladı,
Mavi mi pembe mi ayırt edemiyorum renkleri,
kokuna bi isim bulmaya çalışmaktan da vazgeçtim.
Geldiğinde bir masada kahvemizi yudumlayıp,
heyecanla dedikodu yapacağız
sana kaçırmadan anlatmam gereken aylar biriktirdim..
Biraz sessizlik olacak sonra
Sen hüzünlü gözlerini uzaklara salacaksın.
Cümlelerim topallayacak,ağır aksak kelimelerle soracağım;
Nasılsın?
Nasılsın derken bile iyi olmana dualar ediyor olacağım..
Hiçbir sözümüz umutsuzluk taşımayacak, inanacağız, inandıracağız,
yaşadığımız cehennemin cennete dönüşeceğine.
Herkesin unuttuğu küçük bir çocuğa gülümseyerek,
İnsanların koşarak geçerken farketmediği selpakçı amcanın gülüşüne karşılık vererek..
Ve bırakarak bu dünyanın tüm kandırmacalarını kendimize insanca bir yol çizeceğiz!
Gelmek isteyen ardımıza düşecek..
Gel!
Orda mutlu olduğunu biliyorum ama inan bencilce değil bu isteğim.
Birgün hiç gelmemeye karar vererek gidersen,bavulumu hazırladım geçmişi koymadım içine,adı ‘ geçmiş’ olacak gelecekleri beraber yaşayalım diye!
Gitme!
Seni şah damarıma sakladım,adım atarsan yırtılır derim,kanar dizlerim. Ölürüm.
Birdaha ayrılığı kaldıramam,yüküm ağır!
Susma!
Kelimelerin senin ayak izlerin.
Nereye gittiğini bulamazsa ölür benim ellerim! …

Mohsen Namjo



Bazen, her şeyi akışına bırakmak gerekir. Su akıp yolunu bulsun diye..
Bazen, ağlamak gerekir. Güçsüzlük sananlara inat, rahatlamak için..
Bazen, kimseyi dinlemeyip içinden geleni yapmak gerekir. Mutlu olmak için..
Bazen, susman gerekir. Büyüklüğün sen de kaldığını anlamaları için..
Bazen, görmezden gelmen gerekir. Sonradan olanları görmek için..
Bazen, sana değer vermeyenlerin hayatından çekip gitmen gerekir. 

Tek başına da mutlu olabileceğini herkese kanıtlamak için..
Ve bazen, yokluğunda seni özleyen birilerinin olduğunu bilmen gerekir. 

Çıkarsız, hesapsız, her ne olursan ol seni ''sen'' olduğun için seven birilerinin olduğunu hissetmen için..












Hint mitolojisi kadının yaradılışını şöyle anlatır;

Tanrı yaprağın hafifliğini
Ceylanın bakışını
Güneş ışığının kıvancını
Sisin gözyaşını aldı;
Rüzgarın kararsızlığını
Tavşanın ürkekliğini buna ekledi;
olanların üzerine,
Kıymetli taşların sertliğini
Balın tadını
Kaplanın yırtıcılığını
Kışın soğuğunu
Saksağanın gevezeliğini
Kumrunun sevgisini kattı.
Bütün bunları karıştırdı, eritti ve kadını yarattı..