GİTTİN...Ağaç kökleri gibi en derinlere salınıp,beni terkettin.
Yüreğimin kırkıncı odasında,kırk kilit altında, kırıklıklar-kırgınlıklar ; yaşanmışlıklar-yaşanamamışlıklar  arasında saklısın şimdi.
Gittin...Varlığını yokluğunda öğrendiğim,yokluğunda varlığımı kaybettiğim bir kasım rüzgarı,bir güz yaprağısın artık benim için.
Acabalarla keşkelerin zindana düştüğü,umudun küstüğü,uykularımın hıçkırıklarla bölündüğü hoyrat eldesin...
Kalsaydın kim bilir hangi yarımım tam,hangi siyahım beyaz,kışım yaz olurdu.
Sahi soğuk mu oralar ?Ben mi daha çok üşüyorum sen mi ?
Hangimiz daha karanlıkta ?
Sen kırk odalı yalnızlığımın kırkıncı odasında ,ben ise koca bir boşlukta...
(09/11/2015)






          İki tarih arasına sıkışmış bir sürü şey yaşandı.Bazısı gözlerce yaşa karışıp aktı gitti , sonradan acındı gözyaşlarına ; bazısı anı defterlerine  yazıldı süslü harflerle ; bazısı bir düğme basımında , bir flaş patlamasında küçüklü büyüklü resim oluverdi.         Çok zaman oldu , kimisi halâ hatırda ; kimisiyse hatırlanmak istenmediğinden unutuldu.Yenileri yaşandı başka yerlerde , başka zamanda , başka renklerde.
         Yaşananların üzerinden anılar geçti . Siyah düşler pembelerin yanına kondu , maviler sarıların. Kırmızı düşler dostlara verildi , beyazlar sokaklara düştü satılık.
         Kocaman yürekli ,esmer, anlaşılamamış  bir yaşam  elini eteğini çekti yeryüzünden , bir soluk daha kesildi.Genç,deneyimsiz,tanımayan , henüz yara almamış bir yaşam hayata atıldı bugün ve ona karşı silinmeye mahkum bir galibiyet kazandı.
         Yenilenler , sınavı kazananlar , umudu tanıyanlar , yalana sarılanlar , neşeyi unutanlar, bir çıkmazda  kendini bulanlar vardı bugün.

         Uykular , öfkeler , sabırsızlıklar ,acılar , yalanlar , hayâller sığdırıldı zamana .
         Yelkovanla akrep hep koşmakta.Çağlardır hiç durmadı zaman.Benim akrebim epey yol aldı.

        Yarın için rüya görmek zamanı şimdi.sonsuz bir yaşam , yeni heyecanlar , yeni zaferler için hayâl bestelemek zamanı.
         Ben bir süre yokum.
         Aydınlık rüyalar görüyor olacağım.







             BANA ALDANMA

           Benim için ne denli önemli olduğunu ve eğer istersen ,özümde var olan kişinin yaratıcısı olabileceğini bilmeni istiyorum.

            Yalnızca sen,arkasında titremekte olduğum duvarı yıkabilirsin.


            Yalnızca sen , maskemin altında olanı görebilirsin. 

            
            Yalnızca sen ,beni ürkü , korku ve yalnızlıktan oluşan karanlık  dünyamdan kurtarabilirsin.  
           Bu  nedenle , ne  olursa olsun  yanımdan geçipte gitme. Bunun senin için kolay olmayacağını biliyorum. Çünkü değersizlik inancı güçlü duvarlar örer.Sen bana ne denli yaklaşırsan ben de o denli bilinçsizce geriye kaçabilirim.Görüyorsun en çok gereksinme duyduğum şeye karşı savaşıyor gibiyim sanki.

             Ama sevginin duvarlardan daha güçlü olduğunu söylediler.Tek umudum da bu.

              
             Öyleyse güçlü ama sevecen ellerinle yık bu duvarları.Sevecen ol.Çünkü içimdeki çocuk çok duyarlıdır.

             Sana gereksinmem var.

            










    Seni sevmek, aşkın uğruna, ama senden izinsiz, başka bir kentteki hayatımı sıfırlayıp, yaşadığın kente, yaşadığın göğün altına, ıslandığın yağmurların altına gelip yerleşmekti. 
    Senden başka, bu koca kentte bir başınalık ve kimsesizlikti seni sevmek... 
    Sokaklarda tek bir tanıdık simaya rastlamamaya alışmaktı güçlükle... Hücrelerimle beraber çoğalan aşkını özgürce ve sınırsızca yaşamak için ailemin şefkatli ve anlayışlı kollarından sıyrılıp kanatlanmak, yıllanmış can dostların sevgisini çok uzaklarda bırakmaktı...
    Seni sevmek,Sana kahvaltı hazırlamaktı. Senle hazırladığım sofraya iştahla oturup "sen var ya, bir meleksin, neden seninle evlenmiyorum ki ben? Senden daha iyisini mi bulacağım"diyen muzip sözlerine sevinmek, belki de çocukça inanmaktı.
   İnce ince kıyılmış, tabağa motif gibi işlenerek dizilmiş ve hep sevdiğin gibi üzerinde zeytinyağı ve limon gezdirilmiş domateslere, yaptığım mezelere duyduğun minnete şaşırmaktı.
   Hayatına eklemekten çılgınca zevk aldığım o şefkatli inceliklere duyduğun minnete şaşırmaktı seni sevmek...
   Çünkü, seni sevmek direnmekti sevgili... aşk duygusunun gerçekliğinin canlı ispatı olmaya direnmekti. Kalbine inançla aşk tohumları ekmekti seni sevmek. Sevmek, aşk şarkısı adına sana umut vermekti.
    Seni sevmek, ait olduğun gökyüzünde ,gökkuşağı altında dans etmekti.
    Seni sevmek yaşatılan acıları unutup,mutluluğa yelken açmaktı.
    İlkbaharım yarım kalsa da sonbaharda rengarenk çiçek açmaktı seni sevmek.




Tanıdım Seni

Seni yalnızlığından tanıdım Kirpikleri kırık çocuk
Çiğneyip durduğun dudaklarından.
Gözlerin küllenmiş yangın yeriydi
Bir eylül göğünün bulut kümeleri
 Donuk bakışlarında;
Hüznün nasıl da benziyordu Benim ilk gençliğime


Ellerinden tanıdım seni 
Yüreğinin yansısı tedirgin ellerinden. 
Bir uzak boşluğa yağmur yağıyordu -
Anılardan anılara ince çizikler…-
 Yüzün bir türkü sonrasının Kederli dalgınlığında; 
Güldün mü, ben mi yanıldım, bilemiyorum 
Ağıt gibi bir alay dudak uçlarında 
Gücenik duruşundan tanıdım seni.

Seni kendimden tanıdım çocuk; 
Yüreği sürekli çiğnenen bir yol
 Gövdesi acılardan acılara köprü…
 Biraz öfke, biraz umut, 
çokça onur olan kendimden.
Eğildim öptüm yıkık alnından
 Uzaktın, kıyamadım sessizliğine
 Biraz daha dedim içimden, biraz daha; 
Gün olur, onuru güzel çocuk
 Acı da yakışır insanın yüreğine.





Ve Bir Gün Gelir Anlarsın ki; VAZGEÇEMEDİKLERİNİN hiçbiri, VAZGEÇİLMEYECEK kadar mükemmel değildir.. Senin yüreğin gereğinden fazla yüklenmiş bir “sevgi yazılımıdır” sadece.. Kararsız, tuttuğunu koparamayan, lafının arkasında duramayan, SÖZDE yiğitler için; ÖZDE sevgini tüketmeye değmez..Kendi hayatlarını idare edemeyenler, duygularının hakimi olamayanlar için ağlama..Elinden gelen herşeyi yaptığın halde, yarı yolda yalnız kaldıysan, bu karşındakinin yanyana yürümesini beceremediğindendir..”Sana ihtiyacım var” dediğin halde, yanınızda olamayan tüm bencilleri silin hayatınızdan.. Silin ki; öncekilere KAPAK, sonrakilere DERS olsun…!!


Sayısız sırada bekleyen hayallerim vardı benim,
İntihar edenlerden ayrı. 
Gözlerine adanmış gülümsemeler 
Ve diline adanmış güzel cümlelerim vardı.
İki kelimeyi bir araya getiremez olmuşken, 
Gitmek için sıraya dizilmiş satırlarım, 
Sana ulaşmayı bekleyen mektuplarım vardı. 
Biliyorum; 
Sana asla mantıklı gelmeyecek hayallerim, 
Hiç göremeyeceğim gülüşlerini
Ve diline adanmış cümleler küsecek bana. 
Satırlar, mektupla karışacak postacıda.





   merhabalar.....
   çok ama çok ihmal ettim bloğumu..kuzularımın okul telaşı,dernek derken okul bitti ama kendimi bloğumun kollarına bir türlü atamadım..anlayacağınız çok özledim ....
    bugün kızım,minik kuzum,incir reçelim  Aslı Ecrin'im toka ve taç organizeri yapmaya çalıştım.gerçi taçlarımızı sığmadı.ölçüleri  30 cm.*70 cm. ve yeterli gibi gelmişti ama yetmedi.
ve çok da içime sinmedi bu organizer ama acemilik diyelim.zira tokalarımız epey üst üste oldu.sanırım anneannemiz fazlaca toka stoklamış bizim için.e benim kuzu da biraz kokoş olunca organizer de böyle üst üste oldu.
     belki sizlere fikir olur diyerek paylaşmak istedim.
     kolay gelsin.















Kendimden özür diliyorum...
yaşadığım süre boyunca hep merhametimin arkasından yürüdüm, beklentilerimi arkada bıraktım. Kimseden bir şey beklemedim, doğrusu bu sanıyordum çünkü. Yaşadıklarımı yaşayamadıklarımı içimde sakladım, sustum bastırdım olsun dedim insanlık bende kalsın. Ben en iyisini yaşatayım ki istemeye yüzüm olsun dedim. Verdim, hep verdiim karşılığını alıp alamadığıma bakmadan, aslında güçlü olmak değildi istediğim, ama olmak zorundaydım ve bırakıldım. 
Kendimi hep erteledim. Kimsenin beni anlamadığını bildiğim halde hayatıma girenleri bana verilmiş bir görev olarak gördüm. Herkesi mutlu etmek zorundayım sandım. Benimde mutlu olmam gerektiğini unutmuşum meğer.. Görevim neyse en iyisini yapmalıydım ki vicdanım rahat etmeliydi. Birilerinin de bana karşı görevleri olduğunu hiçe saymışım oysa... Ne yazık ki; Bana verilen rolleri en iyi şekilde oynarken onların rollerini iyi oynayıp oynamadığına hiç bakmadım. Karşımdakilerin eksiklerini tamamlamaya çalışırken, onların hatalarını görmeye vaktim kalmamış sanki. Beni üzmelerine bakmadan, karşılığında ne aldığıma ne hissettiğime aldırış etmeden hep verdim.. Kendimi nasılda unutmuşum.. unutturmuşlar aslında. Paramparça olmuş kalbime, cayır cayır yanan içime doğruları söylemeye çalışan beynime, mutsuz yüzüme hep sus dedim. Sen sus... Kendime haksızlık ettim, kimseye etmediğim kadar. Herkesi dinledim kendimi dinlemediğim kadar. Kimse benim yüzümden mutsuz olmasın diye, hiç bir şeyin sebebi ben olmayayım diye mutluluk oyunlarımı oynadım.. Yetmedi yeni oyunlar buldum. Ama bir gün bir bakmışım ki paramparça olmuşum. Tutunacak tek duygu bırakmamışım kendime. kendimi teselli edecek tek şey yokmuş hayatımda. Allak bullak olmuşum..
Kendimi aramaya çıktığımda yorgun, yılgın, bitkin bir köşede saklanıp ağlayan bir kız çocuğu olarak buldum. Ve ona elimi uzattım diyebildiğim tek şey GEÇTİ, bir daha seni kimse üzemeyecek. Şimdi senden özür diliyorum. Seni bu kadar hiçe saydığım için, insanların seni bu kadar üzmelerine müsade ettiğim için, seni hiç bir zaman dinlemediğim için, üzerine bu kadar sorumluluk yüklediğim için, hakkın olan bütün duyguları sana yaşatmadığım için...
Şimdi tekrar söylüyorum. İnsanlığından, kalbinden, duygularından, çocukluğundan, hislerinden çok özür diliyorum...
Galiba ben almadan vermenin Allah'a mahsus olduğunu unutmuşum...
~~ Sessiz Çığlıklar ~~